NOT 1: Bulduğumuz şeyin tam olarak ne işe yarayacağı hakkında net bir öngörümüz yok. Sadece, ortaya çıkan sarı ışık ikimizi de hayli etkiledi. Bundan söz etmemeye karar verdik ve çalışmalarımızda durum yinelense bile üzerinde durmadık. Berkay’a söz etmedim ama değişiyorum. Önceleri anlamadım ama rüyalarım beni hiç bulunmadığım yaşantılardan anılar süzmeye götürüyor.
Bunların birer rüya olduğunu anlamam, ardından tamamen yaşanmış olduğunu fark etmem hayli sancılı oldu. Artık laboratuvarda çalışmıyorum. Değişiyorum demiş miydim? Evet, olan bu. Sadece karmaşıklaşmıyor, sadece yormuyor aynı zamanda garip bir mutluluk da veriyor. Yani veriyordu. Ta ki, hayvanat bahçesine gidene kadar.
Resmi işlemleri hallettikten sonra hayvanat bahçesi görevlisi bir hafta içinde onu alabileceğimi söyledi. Bu süre bana yeterdi. Evimi küçük bir laboratuvara çevirmek için ihtiyacım olan zaman bundan fazla değildi. Burada evinde hissetmesini istiyordum. Bu yüzden küçük bir serada yetiştirdiğim kırktan fazla tropik bitkiyi uygun koşullarda evime naklettim. Ofisi arayıp birkaç hafta önce ayrıldığımı ve bazı dokümanlara kişisel bir arşiv oluşturmak için ihtiyaç duyduğumu söyledim. Ertesi gün çalışmalarım elimdeydi. Onları kâğıt öğütücüye atıp ince şeritler halinde dökülmelerini izlerken sandviçimi yedim. Öğütücü kendi icadımdı. Bundan kopyalayıp satmak için çok fazla teklif aldıysam da oralı olmamıştım. Kim çalıştığı yerde kafa ütüleyici bir alet ister ki?
NOT 2: Şimdilik karmaşık ya da tuhaf denilebilecek hiçbir şey olmadı. Rüyalarım hala sürüyor. Henüz ikimizin arasında bir bağdan söz edemeyiz. Klasik müzik sevmemiz dışında ortak bir noktamız yok. Tropik bitkiler huzur veriyor. Kâğıt öğütücümüzün kurma kolu koptu. Her şey paslanıyor. Alışverişe çıkmak istedim ama kasabaya ilerlemek, yeniden kalabalıkla örülü yollardan parçalanmadan geçmek çok zor. Maymuna eski karımın adını vermeyi düşündüm ama bu pek adilce olmazdı. Bu nedenle vazgeçtim, ona güzelliği yüzünden “Lilith” diyorum. Lilith ve ben yavaş yavaş alışıyoruz. Güne kargaların sürü halinde evimin çatısında buluşmasıyla başlıyoruz.
Onu kafeste tutmayı istemiyorum ama kaçarsa civardaki avcıların acımasız olacağından kuşkum yok. Nepal’in başkenti Katmandu’daki maymunların kutsal sayıldığı meşhur tapınakta olmadığımıza göre, temkinli davranıyorum!
NOT 3: Tuhaf sayılabilecek bir şey oldu. Dün gece 02:00’da henüz uykuya dalmamışken onu duydum. Benden su istedi. Gözlerimi açtığımda karanlığın içinden bana bakıyordu. “Bana sen mi seslendin?” dedim. Konuşmuyordu. Gene de ona su verip bahçeye çıkıp cırcırböceklerinin uğultusunda eski karımı düşündüm.
NOT 4: Gün boyu kafesinden çıkmadı. Yemiyor, içmiyor ve uyumuyor. Maymun depresyonu hakkında ne yazık ki hiçbir fikrim yok.
NOT 5: Kasabadan sipariş ettiğim şeyleri bana getirdiler. Kapı çalmadan hemen önce Lilith alışılmadık bir tepki gösterdi. Tepkisinin nedenini anlamak için getirilen kutulara dikkatlice baktıysam da bir şey bulamadım. Berkay mektuplarıma cevap vermiyor, eski karım paraya ihtiyacı olmadığını söylerdi ve şimdi kutularla beraber bir nafaka görüşmesi için avukatına ulaşmam gerektiğini söyleyen bir pusula da geldi. Lilith ona mı sinirlendi acaba!
NOT 6: Gece uykuya dalmadan hemen önceydi. Üzerimdeki “olayların gerginliği” hiç gitmeyecekmiş gibiydi. Hiçbir şeyden bir parça keyif almıyordum. Kaliteli bir şişe şarabım vardı. Düğün hediyesi. Eski karım elimdeki her şeyi almadan onu içsem fena olmaz diye düşündüm. Tam sızmak üzereyken o ses gene geldi. “Serada biri var!”
Yerimden kalkıp seraya hızla koştuysam da ay ışığında ayçiçeği tarlasına dalan bir karaltıyı yakalayamayacağımı biliyordum. Bir süre serada oturdum. Endemik bitkiler yerlerindeydi. Bu kişi sera için gelmemişti.
NOT 7: Evin her yerini elden geçirdim. Böylece biz içerde kapalıyken güvende olacaktık. Gücümü toparlayıp o müthiş sarı ışığın ikimizi de ele geçirmesine izin verdim. Bitkin düşene kadar.
Gece olduğunda Lilith’in karnı ağrıyordu. Tüyleri döküldüğünde nasıl görüneceğini düşünerek uyudum. Rüyamda ben tıraş oluyordum Lilith ise arkamdaki banyo küvetinde bacaklarını tıraş ediyordu. Uyandığımda kafesin kapısı açıktı. Çılgına döndüm. Üst kata ve aşağıya her yere baktım. Dışarı bakmak aklıma bile gelmemişti.
Onu bulduğumda seranın ortasında ay ışığını izliyordu. Bana “ne yapayım yani” der gibi bir bakış attı. Eski karım bir defa bile böyle bakmamıştı. Gidip yanına oturdum. Cırcırböceklerini dinledik ve birkaç yıldız kaydı. Kirli camdan görünen gök bile ikimize yetiyordu. Ayağa kalktım, pantolonumun arkasını silkeledim ve eve doğru yürüdüm. Arkamdan bir ses geldi “İlhan”. Donup kaldım ve dönmeye korktum. Gene de buna mecburdum ve kararlı bir ifadeyle döndüm. Bana bakıyordu. Elimi uzattım. Elimi tuttu ve Lilith’le içeri girdik.
Konuşabilen birini kafese kapatamazdım. Kanepeye uzandık ve daha başını yaslar yaslamaz uyuyakaldı.
NOT 8: Sonraki günler pek konuşmasa da beni anladığını belirten şeyler yapmaktan geri durmadı. Ondan izin alarak bazı incelemeler yaptım. Konuşması gerçek bir konuşma değildi çünkü ne ağız ne yutak yapısı bir harfi insan gibi boğumlamaya uygun değildi. Fakat düşünceleri benim zihnime akarken aynı anda ağzını da hareket ettiriyor oluşu yüzünden bu konuşmaları kafamın içinde değil de dışarıda duyuyor olduğum hissine kapılıyordum. Başlarda basit cümleler kuran Lilith zamanla daha karmaşık şeyler söylemeye başladı.
İnsanda konuşma yetisi kendini ilk gösterdiğinde bizler de pek işe yarar şeyler yapamıyorduk. Henüz okların uçlarını sivriltmek, taşları bileylemek gibi maharetler yoktu. Doğada ucu keskin bir kaya parçası bulursak ne ala, onunla yetinirdik. Fakat ilk kez bir gen 200.000 yıl önce evrimleşti ve o zaman işler değişti. Bir erkek primat ilk sözcükleri söylediğinden beri söylenilenler ve yapılanlar hızlı bir şekilde hayatı doldurdu. O zamandan sonra “evrimleştik” diyebilirim.
Fakat fiziksel olarak uygun hale gelmeden cümle kurabilmek, bu evrimde yeni bir başlangıç olacaktı ve bunun için çok heyecan duyuyordum.
NOT 9: Evime sipariş ettiğim şeyler aynı eleman tarafından teslim edildiğinde neden kapıma onlarca kilit taktığım konusunda akla uygun mazeretler öne sürmem gerekti. Eski karımın silah zoruyla benden kıymetli eşyalarımı ve bazı aile yadigarlarını almak istediğini söylediğimde göz ucuyla etrafa bakarak adam “Profesör, dikkatli olun” diyebilmişti. Boş bir kafes ve birkaç bin kitabın nasıl değerli olacağı sorusunu kendine problem edinip evden ayrıldığını anlayabiliyordum.
Teslimatı yapan adam gittikten sonra Lilith geldi. “O kim?” dedi. Ben de “Yediğimiz içtiğimiz şeyleri getiren adam” dedim. Bana söylemediği bir şey olduğunu seziyordum.
NOT 10: Zihni hızla açılıyor. Ona birkaç hafta önce okul öncesi eğitim kitapları okuyordum şimdiyse roman. Ne harika, adını mitolojiden alan entelektüel bir maymunum var.
NOT 11: Bu gece sayıkladı. İsmi M. olan bir aslandan söz ettiğini anlayabildim. Hayvanat bahçesindeki eski günlere dair belli belirsiz anılar.
NOT 12: Giderek içe kapandı. Öğle yemeğini çatal bıçakla değil elle yememizi önerdi ve biz de öyle yaptık. Yemek sırasında M’yi düşünüyordu ve o sırada her ne olduysa düşüncelerini serbest bıraktı. Onu duyduğumu anladı ve kafesine girip kapısını içerden kapattı.
NOT 13: Şehirden bazı davetler aldım ama gidemem. Bu deneyler yüzünden ellerim kontrol edemeyeceğim kadar çok titriyor. Eski karım dilediği parayı alacak ve eski ortağım bir daha yüzümü görmek istemediğini söylüyor. Sanırım ikisi birden boşadı beni.
NOT 14: Seradan dışarı ilk kez çıktık. Hafta sonu yanımda uzun bir tişörtle dolaşan bir maymun gören herkesin ilgisini çektim. Lilith’i daha sonra da görmek için ziyaret etmek istediğini söyleyen bir çocuk ve onun kafası karışık annesi, genç bir üniversite öğrencisi hanım bile oldu. Lilith hiç konuşmadı. Fakat eve gelince üniversiteli kızı çağırmamı istediğini ima etti.
NOT 15: Kız geldi ve haşlanmış mısır yedik, bu sırada Lilith çantasını kurcalamış ve hayvanat bahçesi fişini bulmuş biçimde yanımıza geldi. Kısa bi süre göz göze geldik. Onu benden başkası duyamıyordu ben de kızdan özürlerimi dileyip aslanları sevip sevmediğini sordum.
NOT 16: Gece kafesinin kapısını açtı ve bana gelip “Onu kaçıracağız” dedi. İçimden yanıtladım “aklını kaçırdığımız gibi”. Lilith üzerine kırmızı battaniyeyi çekerken “Hiç komik değil” dedi.
Sabah olduğunda umarım unutmuştur diye düşünüyordum ama kahvaltıda ilk söylediği şey “ne zaman yaparız?” oldu. Ah, Lilith eski karıma ne kadar benziyordu.
Tabakları yıkarken “bu hiç kolay değil” dedim. O da bana “neden olmasın, ben orada bize bakan adamdan daha zekiyim” dedi. Evet dedim evet ama asıl sorunu unutuyorsun. Yüzüme baktı. “O bir aslan” dedim. “Ee no’olmuş yani?” dedi. “Bir aslan, bir maymun ve bir insan, içi garip bitkilerle dolu bir serada birlikte ne kadar süre yaşayabilir?” dedim. “Aah, hadi İlhan, korkak olma, karın da bu yüzden seninle uğraşıyor zaten, hemen tamamen köşeye sıkışıyorsun” dedi. “Hem beraber yaşayacağımızı nereden çıkardın, biz gideceğiz?”
“Siz mi?”
“Evet, biz, ben ve o, ben ve sen olmayan, ben ve öteki, onu seviyorum”
Deney yapayım derken aşık bir maymun yaratmıştım ve şimdi o da beni değil de bir başkasını tercih ediyordu. Bir aslan değildim. “Bunu yapmayacağız” dedim. Kafesine girdi ve kapıyı yüzüme çarptı.
NOT 17: Bunu izleyen günler hiç konuşmadık. Şu çocuk ve annesi gelip evin altını üstüne getirdiler. Lilith’in çocukla oynamak hoşuna gitmişti. Bu ona iyi gelir diye düşünmüştüm ki yanımda bitti ve “Senin şu çocuğun annesi, eliuzun” dedi. Bu deyimleri nereden öğreniyorsun, benden gizli kitaplarımı mı okuyorsun diye sordum.
“Hayır” dedi. “Nasıl olduğunu bilmiyorum ama sana ait olan bana da oluyor. Senin zihninin kütüphanesi bana açıldı.”
“Bu çok mantıksız, seninkiler bana neden açılmadı?” dedim. “Aptal olma, ben bir maymunum ve olanlar, artık ne kadar varsa, zaten sana aktı” dedi. Haklıydı. O anılar, bu maymunun anılarıydı. Peki ama neden? Şehirde binlerce canlı varken neden Lilith!
NOT 18: Gece sırt çantamın içi dolu biçimde başucuma konmasından harekete geçtiğimizi anladım. Lilith ve ben benim emektar kamyonetle hayvanat bahçesine ulaştığımızda hayatımın en dokunaklı konuşmasını yaptım. “Buraya kadar mı, yani bitiyor mu?”
“Senin için bitiyor, git ve karına ondan ayrılmayacağını söyle” dedi. İçeri girmek zor olmadı. Filler kafeslerinde uyuyordu. Zebralar etrafa pisliyor ve ayılar homurdanıyordu. M’yi bulmamız zor olmadı. Karanlıkta rüzgârın etkisiyle hareket eden yelesini seçebiliyordum. Bana saldıracakmış gibi üzerime atıldı ama kafesin demirleri onu tutuyordu. Lilith sürgüyü açtı ve kafese girdi. Bir an aslanın onu parçalayacağını sandım. Sonra aslan, sanki onu sevmemi isteyen bir yavru kedi gibi bana yaklaştı. Denileni yaptım ve o, çok, güçlüydü.
Lilith, ikimizi de duyabiliyordu. Trafik lambalarına gelmeden sağda durmamı istedi. Bunu yaptım. Aslan suratımı yaladı. Lilith ve aslan arkası meyve kasalarıyla dolu bir tırın peşinden koşup gözden kayboldular. Ben de eve döndüm. Dönerken de içecek bir şeyler aldım.
NOT 19: Evimde beni bekleyen eli silahlı adamlarla teslimatçının bağlantısını çözmek fazla vaktimi almadı. Beni biraz dövdülerse de evde değerli bir şey olmadığı konusundaki konuşmama ikna oldular. Beni kafese tıktılar ve üç beş parça pahalı eşyayı (karımdan kalan mücevherler) alıp kaçtılar. Kafeste ertesi gün öğlene kadar korkuyla oturdum ve bir hummalı gibi titredim. Kapıyı zorladım ama dışarıdan sürgülenmişti ve bu dağ başında beni kimse duymazdı. Derken bazı sesler duyup ümitlendim. Bizim “eliuzun” gelmişti ve kafesi açmak konusundaki hiçbir önerimle ilgilenmeyip şu kâğıt kırpma makinesini kucaklayıp çıktı.
NOT 20: Susuz ve uykusuzum. Burada öleceğim. Uyumadan önce Lilith’in sesini duyar gibi oldum ama garip bir rüyadır.
NOT 21: Sabah kafesi darmadağın eden darbeler aslana aitti. Lilith olanların bazılarından haberdarmış fakat şehrin güneyine doğru indiklerinde “bağlantımız” kopmuş. Çok korkup bana gelmişler.
Sonraki haftalar şen şakrak biçimde yiyip içip uyumakla geçti. Fakat uzaktan yaklaşan kalabalık arabalardan kuşkulanır oldum. En sonunda “saklanın” dedim. Eski karım, eski ortağımı da alarak, yanlarında birkaç haciz memuru, evime teşrif ettiler. Ortağım deney malzemelerini görünce yumuşadı ama ona hiçbir şey söylemedim. Giderken aklı hala bendeydi ve dev aslan patisinin izini umarım görmemişlerdir dedim.
NOT 22: Fazlasıyla tedirgindim. “Buradan gitmeliyiz” dedim. “Ama nereye?” dediler. Aklıma hemen “Katmandu” geldi. İçimden bir ses yükseliyordu. Şen kahkahamıza aslan kükremesi de dahil oldu. “Birkaç hafta içinde buradan ayrılacağız” dedim.
NOT 23: Bizim eliuzun, evimden çaldığı aleti içi dolu biçimde satmaya çalışmış ve kaderin bir cilvesi onu eski ortağım almış. Kırpılan tüm kağıtları yaşamımın şimdiki zamanıyla geçmişi birleştirir gibi birleştirmiş. “Bana neden söylemedin?” dedi. “Sen daha fazla konuşmak istemiyordun” dedim. Onları görmek istedi ben de “şimdi değil, izinlerini almalıyım” dedim. O gitti ve hiçbir sürgü onu dışarıda tutamaz, bunu biliyorum.
NOT 24: Haftalar sonra teslimatçı evime gelip cesedimi bulmayı umarken bir aslan ve maymunla oturduğumu görünce düşüp bayıldı. Onu kafese koyduk. Lilith ona ne kadar acıyorduysa da M onu yemek için o kadar istek duyuyor.
NOT 25: Eski ortağım biz seradayken eve gelip teslimatçının düzmece gözyaşlarına inanmış ve onu çıkartmış. Neyse ki yalnızca başındaki sıyrıkla kurtulmuş fakat burası artık tehlikeli olmaya başladı. Kamyonetimiz de yok ve fırtına bekleniyor.
NOT 26: Daha bir saat olmadan sekiz kişilik silahlı küçük bir birlik evimizi sardı. Keşke eski karım evde olsaydı. Kurşunlar vızıldıyordu ve yalnızca aslanı verirsek bizi rahat bırakacaklardı. Başına yüklü bir ödül konmuş.
NOT 27: Maymun kendini feda etti ve vızıldayan kurşunların arasından sekerek aralarında eski bakıcılarının da bulunduğu grubun dikkatini başka yöne çekti. Aslan da beni hayli uzak bir yere taşıdı fakat onun geri döneceğini o zaman anladım. Birlikte öldüler.
NOT 28: Deneylerime kimse inanmadı. Ben de deli damgası yememek için durumu kimseye anlatmadım. Bu notları okuyan sen değerli şempanze bu sırrın tek sahibisin ve onlar şimdi Katmandu’dan bizi izliyorlar…
SON
Bu öykü daha önce Öykü Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.